Küresel ticaretin büyüme hızı, markaların sadece yerel pazarlarda değil, uluslararası arenada da korunmasını zorunlu hale getiriyor. Uluslararası marka tescili, şirketlere sadece yasal güvence sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda rekabet gücünü artırarak yeni pazarlara girişte stratejik bir avantaj yaratıyor.
Türkiye’nin 1999 yılında taraf olduğu Madrid Protokolü, işletmelere Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO) üzerinden tek başvuru ile 124 ülkede marka koruma imkânı sunuyor. Bu sistem, sadece marka tescilini değil, unvan değişikliği, adres güncellemesi veya devir gibi işlemleri de tek adımda uluslararası geçerlilik kazandırıyor.
Sektör uzmanlarına göre Madrid Sistemi, özellikle ihracat yapan veya çoklu pazarlara açılmayı planlayan firmalar için hem zaman hem de maliyet açısından en etkin yol.
Avrupa pazarına yönelen işletmeler için Avrupa Birliği Markası (EUTM) kritik önem taşıyor. EUIPO tarafından yürütülen bu sistem, tek başvuru ile AB üyesi 27 ülkede geçerli bir koruma sağlıyor. Ancak uzmanlar, bu tescilin yalnızca AB içinde geçerli olduğunu, farklı pazarlara açılmak isteyen firmaların ek başvurular yapması gerektiğini vurguluyor.
Afrika pazarında büyümek isteyen şirketler için Afrika Fikri Mülkiyeti Organizasyonu (OAPI) öne çıkıyor. Benin, Kamerun, Fildişi Sahili, Gabon, Senegal ve daha birçok ülkeyi kapsayan bu sistem, 17 üye devlette tek başvuru ile koruma sağlıyor.
Analistler, OAPI’nin özellikle maliyet etkinliği ve idari kolaylık sağlaması nedeniyle, Afrika’yı hedefleyen Türk firmaları için stratejik bir fırsat sunduğunu belirtiyor.
Uzmanlara göre, önümüzdeki dönemde e-ticaretin ve dijitalleşmenin hız kazanmasıyla birlikte markaların sınır ötesi ticarette korunması daha da kritik hale gelecek. Türkiye’den yurt dışına açılan firmaların, hedef pazarlarını doğru analiz ederek Madrid Protokolü, EUTM ve OAPI gibi sistemlerden yararlanmaları, küresel rekabet gücünü artırmanın temel unsurlarından biri olacak
Makale: Mevlüt Kanber / Markalize Marka İsim Merkezi Sahibi
https://markalize.com/